Psikoterapi Nedir? Tanımı, Türleri, Etkililiği
- Mehmet Emin Akkaya
- 13 Mar
- 11 dakikada okunur
Konuşma terapisi olarak da bilinen psikoterapi, kişinin duygu ve davranışlarını anlamasına yardımcı olmayı ve onları hem bugün hem de gelecekte yeni zorluklarla yüzleşmeye hazır hale getirmeyi amaçlar. Bir klinik psikolog, psikiyatrist veya genel olarak bir ruh sağlığı uzmanıyla yapılan terapi seanslarında, günlük hayattaki işlevselliğimizi büyük ölçüde olumsuz etkileyen duygu, düşünce ve davranışları tanımlamanız ve değiştirmenize yardımcı olmak hedeflenir. Psikoterapi, bu amaçla yapılan konuşma terapisi tekniklerinin genel adıdır. Bu makalede psikoterapi nedir, ne işe yarar, nasıl yapılır gibi soruların cevaplarını ele alıyoruz.
Yazı İçeriği:
Psikoterapi Nedir?
Konuşma terapisi olarak da adlandırılan psikoterapi, kişinin sağlıksız duygu, düşünce ve davranışlarını tanımlamasına ve değiştirmesine yardımcı olmayı amaçlayan çeşitli tedavi teknikleri için kullanılan genel bir terimdir.
Psikoterapi, psikolojinin temel ilke ve kurallarına dayanan, hasta veya danışanın karşılıklı konuşma ve iletişimiyle gerçekleşen; bireyin sosyal bir varlık olarak sosyal uyumunu arttırırken aynı zamanda hem bireysel hem de kişilerarası ilişkilerdeki sıkıntı, çatışma, gerginlik, depresyon ve daha birçok semptom kümesinin olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlayan terapi yaklaşımlarına denir.
Psikoterapiler, klinik psikolog veya psikiyatrist gibi eğitimli bir ruh sağlığı uzmanıyla gerçekleştirilir. Psikoterapinin birçok farklı türü vardır. Sizin için uygun olan terapi türü, probleminizin doğasına ve özelliklerine bağlı olacaktır.
Psikolojik terapi yöntemleri, ilaç tedavisi veya diğer terapilerle birlikte eş zamanlı olarak bir tamamlayıcı terapi olarak kullanılabilirken, birçok konuda tek başına bir tedavi yöntemi olarak da kullanılabilmektedir. Sizin için hangi terapi yönteminin uygun olacağına, ilk seanstaki detaylı görüşmenize istinaden uzman karar verecektir.
Psikoterapi Nelere Yardımcı Olabilir?
Psikoterapi almak için mutlaka tanısı konmuş bir zihinsel sağlık problemine sahip olmanıza gerek yoktur. Sağlıklı kişiler de yaşam kalitelerini artırmak veya kişisel ve yaşamsal hedeflerine konforlu bir şekilde ulaşmak amacıyla terapi desteği alabilmektedir.
Psikoterapi, zihinsel ve ruhsal sağlığınızı iyileştirmenize; sosyal veya duygusal zorlukların üstesinden gelmenize ve potansiyelinizi gerçekleştirmenize yardımcı olabilecek, güçlü ve hayatınızı değiştirecek bir deneyim olabilir.
Psikolojik destek almak, yalnızca aşağıda sıralananlarla sınırlı kalmamak üzere pek çok duygusal ve ruhsal/zihinsel sağlık sorununuzda size yardımcı olabilir:
Depresyon, üzüntü, yas veya olumsuz duygularla başa çıkma
Stresle başa çıkma, stres yönetimi
Endişe ve kaygı bozukluğu
Öz güven eksikliği veya utangaçlık
Başa çıkamayacakmış gibi hissetmek
Panik ataklar, panik bozukluk ve diğer anksiyete bozuklukları
Travmalar
Sık tekrarlanan ruh hali değişiklikleri
İlişki kurmada veya sürdürmede zorluklar
Sürekli olarak tekrarlanan, işlevsel olmayan veya yıkıcı ilişki döngüleri
Kayıp, boşanma veya işsizlik gibi durumlarla yüzleşmede yaşanan zorluklar
Yeme bozuklukları, kilo problemleri, duygusal yeme
Takıntılı davranışlar, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
Uçak fobisi, kedi korkusu, yükseklik korkusu, sosyal fobi gibi bazı korku ve fobiler.
Psikoterapi Seansları Nasıl Olur?
Terapi seanslarının süresi genellikle yaklaşık 50 dakika sürer. Seans oturumları bire bir, ikili veya grup halinde olabilmektedir. Psikoterapi seansınızda terapistinizle üzerinde çalışmak istediğiniz konunun unsurlarını keşfetme fırsatına sahip olursunuz. Farklı terapi disiplinleri, bunu farklı şekillerde yapmanıza yardımcı olur. Bazıları duygu, düşünce ve davranışlarınız üzerine konuşarak, otomatik düşünceler ve bunun duygu ve davranışlar üzerindeki etkilerini yeniden çerçevelemeye yoğunlaşırken, bazıları ise bazı zihinsel ve davranışsal egzersizler ile gelişiminizi destekleyecektir.
Terapinin Temel Gereksinimleri
Olumlu sonuçlara ulaşabilmek için kişinin öncelikle değişim ihtiyacını kabul etmesi, bu ihtiyacı anlaması ve terapistin tespitleri doğrultusunda hazırlanan tedavi planını uygulamaya istekli olması son derece önemlidir. Bunun yanı sıra, terapötik bir bağ kurup güvenebileceği ve kendine uygun bir terapist bulması da gereklidir. Terapi sürecinde duygularınızı paylaşmak veya belirlenen yöntemlere uyum sağlamak ilk etapta zorlayıcı görünebilir; ancak unutmayın ki terapistiniz bu alanda eğitimli olup, her adımda size destek olmak için oradadır.
Psikoterapi Nasıl Çalışır?
Psikoterapi, teoriye ve beceriye dayalı bir diyalog sürecine dayanan, kanıta dayalı bir tedavi sürecidir. Terapi süreci, yaşadığınız sorunlarda size yardımcı olmak için özel olarak eğitilmiş bir klinik psikolog ya da ruh sağlığı uzmanıyla açıkça konuşmanıza olanak tanıyan, destekleyici, tarafsız, yargılayıcı olmayan ve güvenli bir ortam sağlar.
Seanslar sırasında siz ve terapistiniz, hayatınızı işlevsel ve doyum içinde yaşamanızı engelleyen düşünce ve davranışları belirlemek ve değiştirmek üzere birlikte çalışacaksınız. Terapiler “birinin diğerine yaptığı bir şey” değil, “danışan ile uzmanın iş birliği ile ilerleyen” bir süreçtir.
Konuşmak psikoterapinin ana öğesi olduğundan, sizin de terapiye aktif olarak katılımınız gerekir. Terapistiniz ile aranızdaki güven bağı ve terapötik ilişkinin niteliği, terapistinizle birlikte etkili ve uyumlu bir şekilde çalışmanız, dolayısıyla terapiden fayda görmeniz için çok önemlidir.
Seanslar arasındaki sıklık, tedavi gördüğünüz probleme, yaşam tarzınıza ve terapistinizin kullanacağı terapi yönteminin türüne bağlı olarak değişiklik gösterecektir.
Psikoterapi, Danışmanlık ve Terapi Arasındaki Farklar Nelerdir?
Birçok kişi “psikoterapi”, “danışmanlık” ve “terapi” kelimelerini aynı anlamda kullanır. İnsanlar her ne kadar terapiyi psikoterapinin kısaltılmış bir versiyonu olarak kullansalar da (ki bu bir bakıma doğru bir ifadedir), psikoterapinin özellikle zihinsel, duygusal ve davranışsal sorunlarla ilgilendiğini belirtmekte fayda var. Konuşma Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Şema Terapi, Hipnoterapi, EMDR Terapisi, Psikodinamik Terapi ve daha birçok farklı terapi türü vardır.
“Danışmanlık” terimi genellikle evlilik veya aile sorunları gibi durumları ele alan, kısa süreli bir seans sürecini içerir. “Psikoterapi” ise genellikle kişinin psikolojik, zihinsel ve ruhsal sağlık durumunu ele alan, nispeten daha uzun süreli bir tedavi sürecidir. Psikoterapi psikolojik konularda birine danışıp tavsiye almak ve sadece içini dökmek gibi düşünülse de sanılanın aksine, arkadaş veya dostlara danışır gibi terapiste bir şey danışmak veya dertleşmek değildir.
Psikoterapi Ne Değildir?
Psikoterapi ile ilgili en büyük yanılgı şudur ki; insanlar terapileri “kendisine öğütler verildiği, dertlerinin paylaşıldığı, kendisi adına kararlar alınıp tavsiyeler verildiği bir danışma süreci” sanmaktadırlar.
Bir diğer temel yanılgı da, terapilerin insanları mutlu etmek, rahatlatmak, pohpohlayıcı yaklaşımlarla duygusal durumunu yükseltip mutlu hissettirmekten ibaret olduğu inancıdır. Oysa psikoterapilerde kanıta dayalı özel terapi yaklaşımları kullanılır.
Terapistler, danıştığınız konuda size “ne yapmanız gerektiğini” söylemezler. Sorunların altında yatan nedenleri ve bunların nasıl çözüleceğini, kanıta dayalı terapi yöntemleriyle ele alarak problemin çözümüne daha derinlemesine bakmanızı sağlarlar. Yani probleminizin bileşeni olan duygu, düşünce ve davranışlarınızı anlamlandırmanıza ve onlarla başa çıkmanıza yardımcı olacak beceri ve anlayışı edinmenizi hedefleyen bazı özel terapi teknikleri kullanırlar.
Konuşma Terapileri Ne Kadar Etkilidir?
Bilişsel Davranışçı Terapi, aile terapisi, çözüm odaklı kısa terapiler ve daha fazlası gibi bir çok terapi türü mevcuttur. Ancak halk arasında en çok merak edilen soru; “Psikoterapi işe yarıyor mu?” sorusudur. Cevap; “Evet; psikoterapi işe yarıyor!” Bilimsel araştırmalar da bunu destekliyor.
Bilimsel araştırmalar, psikolojik terapilerle destek alan kişilerin %75’inin terapiden somut olarak fayda gördüğünü gösteriyor. Hatta bazı bilimsel çalışmalar, ruh sağlığı sorunları için alınan terapilerin ilaç tedavisi veya tıbbi müdahalelerden bile daha etkili olabileceğini gösteriyor. Elbette, biyolojik faktörlerin ruh sağlığı üzerinde belirgin bir etkisi vardır. Ancak birçok bilimsel araştırma, ruh sağlığı problemlerinin bir çoğunun semptomlarının sadece konuşma terapileri yoluyla da azaltılabileceğini, veya tamamen tedavi edilebileceğini de gösteriyor.
Bununla birlikte, çoğu insan için terapiler belirli bir problemi hemen çözmeye yönelik “hızlı bir çözüm” olmaktan ziyade, yaşam boyunca karşılaştığımız birçok zorlukla daha iyi başa çıkabilmek için psikolojik sağlamlığı ve dayanıklılığı artırmaya yönelik bir araç olarak çok fayda sağlamaktadır. Bu nedenledir ki gelişmiş ülkelerde birçok kişi, herhangi bir ruhsal probleme sahip olmasa da belirli aralıklarla psikoterapi seansları alabilmektedir.
Psikoterapi Ne Kadar Sürede Etki Gösterir?
Birçok farklı psikoterapi yaklaşımı vardır. Bazı terapi disiplinlerinde, (destek alınan konuya ve kişinin durumuna göre değişkenlik göstermekle beraber) bazı konularda sadece 3-5 seans yeterli olurken, bazılarında ise kişinin ihtiyacına ve durumunda göre, 15 ila 20 seansa ihtiyaç duyulabilir. Bazı konularda ise aylarca veya yıllarca sürebilir.
Konu ne olursa olsun, belli bir problemle ilgili önceden herhangi bir kesin seans sayısı öngörmek genellikle mümkün değildir. Zira terapi sürecinin ne kadar süreceği, çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Aşmak istenilen problemin türü; hastanın kişisel özellikleri ve geçmişi; hastanın hedefleri; hastanın o dönemde hayatında neler olup bittiği; terapiye uyumu ve istekliliği; ve hastanın terapilere ne kadar hızlı cevap verdiği gibi bir çok değişken, ihtiyaç duyulacak olan terapinin süresini belirleyen faktörlerdendir. Her kişi farklıdır. Ancak bazı temel konularda, ilk görüşmeden sonra ortalama bir seans sayısı öngörmek mümkün olabilmektedir.
Bazı kişiler, başvurulan konuya da bağlı olarak sadece birkaç psikoterapi seansından sonra da rahatlama hissetmeye başlayabilirler. Bu kişiler özellikle net ve iyi tanımlanmış olan tek bir sorun üzerinde çalışıyorlarsa ve destek almadan önce yıllarca beklemedilerse, sadece birkaç seanstan sonra ilerleme kaydettiklerini somut olarak hissedebilirler. Bu nedenle de terapilerini sürdürme konusunda daha da motive olurlar.
Bazı kişiler ise problemin iç içe geçmiş örüntülerinin doğası gereği, daha uzun süreli bir terapi sürecine ihtiyaç duyabilirler. Bu nedenle, terapiye başlarken, yıllardır bizimle olan bir problemi bir veya iki seansta çözmeyi ummak, gerçekçi bir beklenti olmaz.
Psikoterapi sürecinin ne kadar devam edeceği, yalnızca terapiye başlama nedenlerinize değil; hedeflerinize, yaşadığınız sorunlar üzerinde ne kadar aktif çalışmaya istekli olduğunuza, terapistinizle işbirliğinize ve bu sorunların altında yatan etkenlere kadar çok çeşitli unsurlara bağlıdır.
Terapiler, basit ruhsal veya davranışsal sorunlarla ilgilenen kısa vadeli (birkaç seanslık) bir süreç gerektirebildiği gibi, klinik boyutu daha karmaşık olan ruhsal sağlık sorunlarıyla ilgilenen uzun vadeli (aylar veya yıllar) süreçler de olabilir. Tedavinizin hedeflerini; ne sıklıkta ve ne kadar süreyle seans yapacağınıza ilişkin düzenlemeleri, terapistinizle beraber belirleyeceksiniz.
Terapide Sonuca Ulaştığımı Nasıl Anlarım?
Terapiler zaman ve sabır gerektiren bir süreçtir; ilerleme genellikle bir anda değil, yavaş ve düzenli bir şekilde ortaya çıkar. Dolayısıyla, terapinin işe yaradığını aniden fark edeceğiniz sihirli bir an yaşamanız pek olası değildir. Bunun yerine, istikrarlı ve kademeli bir gelişim hissedebilirsiniz.
Sizi terapi almaya yönlendiren problemi terapistinizin yardımıyla çözdüğünüze emin olduğunuzda, veya gelecekte karşınıza çıkacak zorluklarla daha iyi başa çıkabilmek için yeni beceriler edindiğinize emin olduğunuzda, terapiyi sonlandırmayı düşünebilirsiniz.
Psikoterapiler her ne kadar yapılandırılmış seans süreçleri olsa da terapi sürecini başı, ortası ve sonu olan bir şey olarak düşünmeyin. Bir sorunu çözebilirsiniz, ardından hayatınızda yeni bir durumla karşılaşabilir ve son tedavi sürecinizde öğrendiğiniz becerilerin biraz daha rafine edilmesi gerektiğini hissedebilirsiniz. Bu tür durumlarda terapistinizle tekrar irtibata geçmekten çekinmeyin. Sonuçta o sizin hikayenizi zaten biliyor…
Psikoterapinin İşe Yarayıp Yaramadığını Nasıl Anlarım?
Genel olarak ruh halinizde veya duygu, düşünce ve davranışlarınızda bir değişiklik fark etmeye başladığınızda, terapinin işe yarıyor olduğunu anlayacaksınız. Belki kendinizi daha önce ani tepki verdiğiniz bir durumda öfkeyle tepki vermek yerine, otomatik olumsuz düşüncelerinize meydan okurken bulacaksınız… veya belki de daha önceleri sinir bozucu bir durumda verdiğiniz tepkinin yerine kendinizi gayet sakin tepkiler verirken yakalayabilirsiniz.
Gelişiminizi net olarak takip edebilmek için, terapi hedeflerinizi daha ilk seansta terapistinizle beraber net olarak belirlemeniz, faydalı olacaktır. Birçok kişi iki veya üç aylık düzenli bir seans sürecinden sonra kendini daha iyi hissetmeye başlarken, bazıları daha kısa ya da daha uzun süreli terapiye ihtiyaç duyabilir.
Terapötik İşbirliğinin Önemi
Terapistinize karşı her zaman açık ve dürüst davranın ve kendinizde hedeflediğiniz değişimleri gerçekleştirme konusunda kararlı olun. Terapi, sorunlarınızı aşma noktasında büyük bir destek sunar; ancak unutmayın, asıl değişimi yaratacak kişi sizsiniz. Bu nedenle iş birliğiniz son derece önemlidir.
Terapistinizle birlikte oluşturduğunuz tedavi planına sadık kalın, randevularınıza düzenli katılmaya özen gösterin ve size verilen (varsa) ev ödevlerini mutlaka yerine getirin. Bu yaklaşım, terapi sürecinden maksimum düzeyde fayda sağlamanıza yardımcı olacaktır.
Tüm psikoterapi ekollerinde, ‘terapötik iş birliği’ büyük önem taşır. Bu da kişinin gönüllü olarak terapiye başvurmasını ve değişime istekli olmasını gerektirir. Başkalarının baskısıyla ya da istemeden terapiye başlayan bir danışanla etkili bir terapötik ilişki kurmak bir hayli zordur. Dolayısıyla, kendi rızanızla terapi almak istediğinizden emin olmanız, terapi sürecinizin başarısında belirleyici bir faktördür.
Psikoterapi Türleri Nelerdir?
Aslında teorik modellerine göre (yani davranışsal, sistemik, bilişsel, psikodinamik vb.) formatına göre (yani bireysel, aile, grup terapileri) süresine göre çeşitli şekillerde tanımlanabilen ve sınıflandırılabilen 400’den fazla psikoterapi türü vardır. Ancak günümüzde yaygın olarak kullanılan psikoterapi türleri aşağıdakilerle sınırlı kalmamak suretiyle, şu şekilde listelenebilir:
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, düşünce ve davranışların birbirini etkilediği varsayımına dayanır. Bu terapi türünde kişi, olumsuz düşünce kalıplarını tanımaya, anlamaya ve değiştirmeye çalışır. En yaygın kullanılan, kanıta dayalı terapi yöntemlerinden biridir.
Psikanalitik Terapi: Sigmund Freud’un geliştirdiği psikanalitik terapi, bilinçdışı süreçlere odaklanır. Terapist ve hasta, kişinin bilinçaltındaki içsel çatışmaları ve duygusal zorlukları keşfetmeye çalışır.
Aile Terapisi: Aile terapisi, aile üyeleri arasındaki ilişkileri ve iletişimi iyileştirmeyi hedefleyen bir terapi türüdür. Aile içi çatışmaları çözmeye, aile dinamiklerini anlamaya ve desteklemeye odaklanır.
Çift Terapisi: Çift terapisi, ilişki sorunlarıyla başa çıkmaya ve çiftlerin iletişimini geliştirmeye yardımcı olur. İlişkiyi güçlendirmek, kişiler arası çatışmaları çözmek ve daha sağlıklı bir ilişki inşa etmek amacıyla kullanılır.
Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi: Danışanın güçlü yönleri ve mevcut kaynakları üzerine yoğunlaşarak, kısa sürede somut ve uygulanabilir hedeflere ulaşmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu terapi türünde, sorunun ayrıntılarına odaklanmak yerine çözüm yolları ve olumlu değişimi destekleyen unsurlar vurgulanır. Danışan, gelecekte görmek istediği olumlu tabloyu netleştirirken, terapist de bu tabloya ulaşmak için gereken küçük ama etkili adımların belirlenmesine rehberlik eder.
Gestalt Terapi: Gestalt terapisi, kişinin “şimdi” anında yaşadığı duygusal deneyimlere odaklanır. Kişi, kendini daha iyi anlama ve kişisel farkındalık geliştirme amacıyla bu terapiyi kullanabilir.
Sanat Terapisi: Sanat terapisi, sanatın yaratıcı süreçlerini kullanarak duygusal ifadeyi teşvik eder. Resim, müzik veya diğer sanat formları aracılığıyla duygusal sorunları ele alır.
Hipnoz Terapisi (Hipnoterapi): Hipnoterapi, konsantrasyon ve odaklanmanın yüksek olduğu özel bir zihin durumuna ulaştırılan kişinin bilinçaltı (bilinç dışı) düzeyde değişim yaratmak amacıyla, hipnoz teknikleri kullanılarak yapılan bir terapi türüdür. Hipnoterapi uzmanı, hipnoz sırasında çeşitli telkinler ve tekniklerle bireyin farkındalığını değiştirmeye yardımcı olur ve bilinç dışı düzeyde çalışarak kişinin duygusal veya davranışsal sorunların çözümüne yardımcı olur.
Grup Terapisi: Bir terapist rehberliğinde bir grup bireyle yapılır. Destek, paylaşım ve sosyal becerilerin geliştirilmesine odaklanır.
Psikodinamik Terapi: Freud’un psikanalitik yaklaşımına dayalı olarak, bilinçaltındaki süreçleri ve içsel çatışmaları ele alır.
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme):
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) başta olmak üzere, çeşitli kaygı ve korku bozuklukları ile başa çıkmada etkili bir yöntemdir. Göz hareketleri veya belirli duyusal uyaranlar kullanılarak olumsuz deneyimlerin işlenmesi ve duyarsızlaştırılması hedeflenir.
Şema Terapi:
Özellikle çocukluk ve ergenlikte oluşan kalıplaşmış duygu, düşünce ve davranış kalıplarını (şemaları) değiştirmeye odaklanır. Kişinin kendine ve çevresine bakış açısını daha sağlıklı hale getirmeye yardımcı olur.
Varoluşçu Terapi:
İnsanın varoluşsal meselelerini (hayatın anlamı, özgürlük, ölüm, yalnızlık vb.) ele alır. Amaç, kişinin kendi değerlerini keşfetmesi ve yaşam amacını yeniden yapılandırmasıdır. Yaşamın sorumluluğunu üstlenme, özgün ve anlamlı bir yaşam sürme gibi konular ön plandadır.
Kabul ve Kararlılık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy, ACT):
Farkındalık ve kabul kavramlarına dayanır. Olumsuz düşünceleri yok etmek yerine, onları olduğu gibi kabul edip değer odaklı eylemlere yönelmek üzerine kuruludur. Kişi, düşüncelerini ve duygularını esnetebilir hale gelerek daha tutarlı bir yaşantı sürdürmeyi öğrenir.
Diyalektik Davranış Terapisi (DBT):
Özellikle duygu düzenleme zorlukları yaşayan (örn. borderline kişilik bozukluğu) bireyler için geliştirilmiştir. Bilişsel-davranışçı tekniklerle birlikte farkındalık (mindfulness) egzersizlerini birleştirir. Duygularla sağlıklı başa çıkmayı, ilişki becerilerini geliştirmeyi amaçlar.
Oyun Terapisi:
Daha çok çocuklarla çalışırken uygulanan bu yaklaşımda, çocuklar oyun araçlarıyla (oyuncaklar, resim, hikâye vb.) duygularını ifade ederler. Terapist, çocuğun oyun etkileşimlerinden yola çıkarak duygu ve düşünce dünyasını anlamayı ve terapötik bir süreç yürütmeyi hedefler.
Mindfulness Tabanlı Terapiler:
Bilişsel terapi ve farkındalık (mindfulness) tekniklerinin birleşiminden oluşan bu yaklaşımlar, ‘şu ana odaklanma’ becerisini geliştirerek kaygı ve depresyon belirtilerini azaltmayı amaçlar. Düşünce ve duygulara yargısız, açık bir farkındalıkla yaklaşmayı öğretir.
Tüm türleri farklı ihtiyaçlara, kişilik yapılarına ve terapi amaçlarına hitap etmektedir. Her terapi yaklaşımı, kişinin bireysel durumuna ve terapi hedeflerine uygun biçimde seçilmelidir.
İlaç mı Kullanmalıyım, Psikoterapi mi Almalıyım?
Her bireyin sorunlarının yapısı ve ihtiyaçları farklı olduğu için, herkes için geçerli tek bir standart çözüm bulunmamaktadır. Bazı durumlarda belirli bir terapi yaklaşımı daha etkili olabilirken, kimi zaman ilaç tedavisi de gerekli hale gelebilir. Bu nedenle, profesyonel destek almaya karar verdiğinizde uzmanınızla yapacağınız değerlendirme görüşmesi sonucunda, sizin özel koşullarınıza ve ihtiyaçlarınıza en uygun terapi türü belirlenir ve gerekliyse ilaç kullanımı da gündeme gelebilir.
Örneğin; şiddetli depresyon (majör depresyon), bipolar bozukluk veya şizofreni gibi, ilacın mutlaka gerekli olduğu bazı durumlar vardır. Ancak diğer birçok durumda ilaç kullanımının gerekliliği, daha az nettir.
Bilimsel araştırmalar ve kanıta dayalı bulgular, çoğu durumda ilacın her zaman işe yaramadığını gösteriyor. Örneğin, Journal of the American Medical Association‘da 2010 yılında yapılan bir araştırmada, araştırmacılar antidepresanların etkinliği ile ilgili yapılan önceki bilimsel araştırmaları gözden geçirdiler ve antidepresanların, ağır depresyon vakalarında çok yardımcı olduğunu buldular. Ancak hafif ya da orta dereceli depresyon için ilaçların plasebodan öte bir fayda sağlamadığı görüldü.
Dahası ilaçlar, yaşamdaki sorunlarla başa çıkmak için ihtiyaç duyduğunuz becerileri geliştirmenize yardımcı olmaz. Sadece semptomlar üzerinde etki gösterir. Yani ilaçla beraber psikoterapi de alınmadığında, ilaç almayı bıraktığınızda sorunlarınız devam eder veya tekrar nüksedebilir. Bunun yanı sıra, psikoterapi size gelecekteki problemlerle de başa çıkmanıza yardımcı olacak yeni problem çözme stratejileri öğretecektir ve bu becerinizi geliştirecektir.
Bazı vakalarda, psikoterapinin yanı sıra ilaç tedavisi almak da gerekli olabilir. Hatta bazen, bireylerin psikoterapiye başlayabilmeleri için önce ilaç tedavisi desteğine ihtiyaç duydukları durumlar ortaya çıkabilir. İlaçlar; psikotik bozukluklar veya ciddi düzeyde ruhsal sağlık sorunları olan kişilere önemli ölçüde yardımcı olabilir. Bazı durumlarda da psikoterapi ile ilaç tedavisini birlikte yürütmek en etkili sonuçları sağlayabilir. İlk seansta terapistinizle durumunuzu tüm yönleriyle ele aldığınızda, uzmanınız sizin için en uygun tedavi yöntemine dair bilgilendirme yaparak gerekli yönlendirmelerde bulunacaktır.
Psikoterapide Gizlilik ve Etik
Ruh sağlığı uzmanları gizliliğe ve mahremiyetinizin korunmasına büyük önem verir. Aslında bu, psikologların mesleki etik kurallarının en önemli bir parçasıdır. Hasta gizliliğini ihlal eden ruh sağlığı uzmanları, terapi uygulama yetkilerini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla terapi odasında mahremiyetinizin korunacağına emin olabilirsiniz.
Bunun tek istisnası; kendinize veya başkalarına zarar vermeyi planladığınızı beyan ettiğiniz durumlarda, ruh sağlığı uzmanınız sizin ve/veya diğerlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla bu durumu yasal mercilere ve ilgili kişi ve kurumlara bildirmekle yükümlüdür. Ayrıca çocuklara, yaşlılara veya engelli kişilere yönelik istismar, sömürü veya ihmali de yasal mercilere bildirmekle yükümlüdürler. Bunların dışında terapi odasında terapistinizle konuşacağınız hiçbir bilgi, üçüncü şahıslarla paylaşılamaz. Bu nedenle, terapi odasında terapistinizle gönül rahatlığıyla açık açık konuşabilirsiniz. Terapistiniz sizi yargılanmadan, eleştirilmeden, tarafsız ve destekleyici bir şekilde sizi dinleyecek ve probleminizi aşmanız konusunda size destek olacaktır.
Sonuç;
Psikoterapi, kişinin iç dünyasına dair sorunlarını güvenilir bir ortamda ele almasını, psikolojik ve ruhsal sağlığını güçlendirmesini sağlayan önemli bir profesyonel destektir. Her bireyin yaşantısı ve ihtiyaçları farklı olduğu için tek tip bir yaklaşım bütün sorunlara çare olmaz. Bu nedenle uzmanla yapılacak ilk görüşme, uygun terapi türünü belirleme ve eğer gerekiyorsa ilaç tedavisi gibi ek destekleri planlama konusunda yol gösterici olacaktır.
Terapiler, yalnızca akut ya da tanısı konmuş psikolojik rahatsızlıkları değil, hayat kalitesini artırmayı amaçlayan ve kişisel gelişimi destekleyen süreçler olarak da büyük önem taşır. Terapi sürecindeki başarı, terapistin uzmanlığı kadar, danışanın gönüllü oluşu, değişime ve iş birliğine açık olmasıyla da yakından ilişkilidir. Başkalarının baskısıyla değil, kendi isteğinizle terapiye başvurduğunuzda, terapiden elde edeceğiniz fayda da o ölçüde artacaktır.
Hayatın getirdiği zorluklar ve stres kaynakları her zaman kontrol edilemese de onlarla başa çıkmak için atılacak adımlar ve edinilecek psikolojik beceriler, kişinin hayatını daha tatminkâr ve uyumlu bir şekilde sürdürmesine katkıda bulunur. Eğer kendinizi iyi hissetmiyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanından destek almak, yaşadığınız zorlanmaları yenme ve kendinizi daha iyi tanıma yolunda değerli bir adım olacaktır. Unutmayın; psikoterapi, bilimsel dayanakları olan yapılandırılmış bir süreçtir
Comments